10 Şubat 2014 Pazartesi

EĞİTİM MÜFREDATIMIZDA Kİ ORMAN KANUNU



Bir gün ormandaki hayvanlar bir araya gelip okul açmaya karar vermişler. Bir tavşan, bir kuş, bir sincap, bir balık ve yılanbalığı yönetim kurulunu oluşturmuşlar.
Tavşan,    müfredatta 'koşma'nın bulunmasını iste­miş. Kuş, 'uçma'nın, balık 'yüzme'nin, sincap 'ağaca tırmanma'nın, mutlaka zorunlu dersler arasında olması gerekti­ğini savunmuşlar. Ardından bir müfredat programı yapılmış ve bütün hayvanlar bu dersleri gör­meye başlamışlar.
Tavşanlar koşu dersinden A almasına rağmen, ağaca tır­manmak onlar için çok ciddi bir sorun olup sürekli kafa üstü düşüyorlarmış. Bir süre sonra beyinleri hasar gördüğü için, koşuda eskisi gibi A almak yerine, C almaya başlamışlar. Ağaca tırmanmakta da yine zayıf nota talim etmişler.
Kuşlar, uçmada çok başarılılarmış; ancak sıra toprak kaz­maya geldiği zaman o kadar başarılı olamıyor, sürekli gagala­rını ve kanatlarını kırıyorlarmış. Bir süre sonra toprak kazma notları hâlâ F kalmasına rağ­men, uçma notları da C'ye düş­müş. Ayrıca ağaca tırmanmada da zayıf not alıyorlarmış.
Sonuçta sınıf birincisi kim olmuş dersiniz? Elbette her yap­tığını yarım yamalak yapabilen yılan balığı... Ancak eğitimciler bu sonuçtan çok mutlularmış, çünkü herkes bütün dersleri görüyormuş. Sonra da buna "geniş tabanlı eğitim sistemi" demişler."1
Bu hikâye aslında mer­kezden idare edilen ve gerçek ihtiyaçlarla örtüşmeyen eğitim yapımızı o kadar güzel anlatıyor ki...
Peki, neden gerek öğretmen olsun, gerek öğrenci olsun, hatta mahalli yetkililer, hatta velinin bile ders seçme hakkı ve özgürlüğü yok? Neden öğreti­leceklerin listesi ve muhtevası, hep merkezden "bir dayatma" şeklinde uygulanıyor?
Bu sebebi olarak kısaca şun­ları söyleyebiliriz:
Çünkü Eğitim sistemimiz güvensizlik üzerine kurulu. Eğitimde kendi değer ve dina­miklerimiz göz ardı ediliyor ve yabancıdan-batıdan- çözüm ara­mayı adet edinmiş bir anlayış var. Bu durum, öğrenmenin ve gerçek eğitimin önündeki en büyük bir engeli teşkil ettiği gibi, kendine güvenli ve kimlikli insan yetiştirme zaafiyeti ortaya çıkarmaktadır.
Allah, insanların gene­tik kodlarına iyi ve güzeli bulmayı koyduğu, üstelik bir de insanı öğrenme meka­nizması ile donatmış olarak yarattığı gerçeğinden bihabe­riz. Hâlbuki insan yaratılışça güzele ve iyiye kabiliyetli olarak yaratılmıştır. Öncelikle eğitim yapımıza hâkim olan "İnsan kötüye eğilimlidir; onu ancak biz şekillendirerek koruyabiliriz" anlayışından sıyrılmak elzemdir. Ve eğitimde, öğrencinin kendi öğrenme profiline uygun, kendi ihtiyaçlarını kendisinin keşfet­mesine fırsat veren bir ortamda sunmanın yollarını açmak gere­kir. Eğitimci kesinlikle öğretme konumunda kalmayacak; bu modelde öğretmen, ders arka­daşı konumunda olacak ve üre­ticiliği, yenilikçiliği, araştırıcılığı ve sevgisi ile öğrencilere rehber olacaktır.
Kaynak: 1-OSHO'nun 'Sezgi' kitabın­dan uyarlanmıştır.
Prof. Dr. Osman Çakmak

0 yorum:

Yorum Gönder

PaidVerts
my space statistics