7 Haziran 2012 Perşembe

ABDURRAHİM KARAKOÇ VEFAT ETTİ.

Mihriban şiiri ile tanıdığımız ve daha pek çok güzel şiire imzasını atan Abdurrahim Karakoç vefat etmiş. Cenazesi yarın Kocatepede imiş. Nur içinde yatsın. Ben kendisini hep hayırla yadeceğim. Makanı cennet olsun. Allah Rahmet Eylesin... Samanyolu Haber sitesinden alıntı; "Abdurrahim Karakoç'u hasta yatağında ziyaret eden küçük kardeşi Osman Karakoç, ağabeyinin nerede ölürsem oraya defnedin dediğini kaydetti. Osman Karakoç, ünlü şairin vasiyeti konusunda şu bilgileri verdi; "Memleketimizin her yeri aynı. Orası da Müslüman toprağı burası da. Onun için ben nerede ölürsem oraya defnedin demişti. 'Biz sanatçı değiliz, milletvekili değiliz, onun için arkamdan alkış vesaire istemiyorum' demişti." demiş. O yüreğimizde olacak...

6 Haziran 2012 Çarşamba

SOLAN BİR ÇİÇEK

Bu sabah her zamanki gibi neşeyle başladım güne ve kahvaltıdan sonra iş yerine gittim. Daha sonrasında bir acı haber öğrendim. Dün akşam saatlerinde ilçede yaşayan genç bir kız intihar etmiş. İlaç içerek. Ne kadar üzüldüğümü ve düşündüğümü anlatamam. Annesini, babasını, akrabalarını, arkadaşlarını düşündüm. Ben görmedim kızı ama bir arkadaşım çok neşeli iyi canlı bir kızdı diyor. Ve ben genç bir kızın neden hayatına son verebildiğini anlayamıyorum. Bir türlü aklıma mantığıma sığmıyor. Bir genç insan hayatının baharında nasıl hayatına son verir? Nasıl ölümü aklına getirir? Ne tür bir çaresizliktir ki bu o genç bir fidanı alıp götürür başka diyarlara... Ve çocuklarımız neden ölümü hayata tercih ediyor? Ne için böyle karamsar ve kati düşünebiliyor? Bizim hatamız nerde? Bu canları biz nasıl kurtarabiliriz? Bir sürü soru kafamda... Arkadaş inanç yoksunluğu diyor yorum olarak. Ahiret inancının zayıf olması... Bilmiyorum nedir sebebi ama hayatının baharlarında çiçeklerimiz soluyor... Daha dikkatli ve özenli olmalıyız çocuklarımıza, sevdiklerimize karşı... Anne babasına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum... Umarım bu son olur...

5 Haziran 2012 Salı

BUGÜN SALI

Merhabalar, Bugün günlerden Salı çalıştığım yerin pazarı bugün olduğu için ve haliyle köylerden insanlar şehre geldikleri için bizim işlerde yoğun oluyor. Ama bu hafta pek bi yoğunluk yoktu. Rahat geçti. Yalnızım ev halkından büyük oğlum hariç diğerlerini tatile gönderdim :) Kendi istekleri ile tabiki... Aklıma gelmişken bir kürtaj tartışmasıdır gidiyor. Ne büyük bişi miş bu... Herhalde hiçbir dönemde insan katilleri bu kadar çok haklı gösterilmemiştir. Annenin geçirmiş olduğu hayati tehlike nedeni ile alınan bebekleri istisna tutuyorum. Bırakalım bunu yetkililer düşünsün bence... Artık sınavlarım bitti. Malum açık öğretimde okuyorum ya :) Artık kitap okuma ve hobilerimle ilgilenme zamanı :)

17 Mayıs 2012 Perşembe

DİLEKLER VE KUTLAMALAR

Merhaba, Bu sıralarda sanırım daha sık karşılaşıyoruz :) Dün hayatımda ilk kez 50-60 kişilik bir öğrenci grubuna seminer verdim çok hoş bir duygu ama sanırım bana zaman yetmedi bir anda bitti, hızlı konuşuyor olmama rağmen. Güzel bir deneyimdi :) Haziran ayı içerisinde de olcak inş. Devamı gelir diye umut ediyorum... Çok çalışmam lazım çok... Kendi yapmış olduğum kartlarla başbaşa bırakıyorum sizi, beğenilmesi dileği ile...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

HAYIRLI AKŞAMLAR

Hayırlı Akşamlar, Aslında geceler demek lazım sanırım ama ben akşamlar demek istedim, Uzun bir süredir yazamamıştım ama eskisine nazaran daha sık yazıyorum değil mi? Geçtiğimiz hafta sonu oldukça yoğun ve hareketli geçti. Daha önce bahsettim mi bilmiyorum. Ortanca oğlum ile kaza yapmıştık ve benimde oğlumunda yaralanması ile sonuçlanmıştı. Beni pek umursayan olmadı ama oğlumu baya önemsediler. Kime söyledimse çocuk nasıl diyorlar. Sanki bizim canımız can değil. Neyse, oğlumunda köprücük kemiğinde düşmenin etkisi ile incinme olmuş, ilçe devlet hastanesinde zoraki röntgen sonucunda çok bilmiş doktorlarımızın bunda bişi yok eve götürün demesi üzerine eve geldik ancak sabah hala çocuğun omzunu kullanamaması üzerine ildeki devlet hastanesine götürdük, konusunda uzman olduğu söylenen doktor kontrol etti ve bandajla sarılmasını söyledi. Sardırdık ve ortalama 17 gün sonra kolunu açtık çocuğun koltuk altı ve dirseğinin iç kısmı oldukça pişmiş ve kötü bir hal alarak derisi kavlamıştı. Siz siz olun böyle bir tecrübe yaşarsanız mutlaka arada bir o bandajı kaldırıp tazeleyin ve düşme sonucunda mutlaka deneyimli bir doktora başvurun. İşte geçmişini anlattığım bu olay için çocuğun kontrolüne gittik. Saat 11:20 de hastaneye müracaat ettik, girişimizi yaptırdık doktor bey ayrılmış. Neymiş 13:30'da gelin dedi arkadaş. Bizde kuzu kuzu kabul ettik. Cingar felan çıkarmadık. Öğle arası biraz gezdik, alış veriş denemeleri yaptık. Saat:13:30'da muayene için hazırdık artık ama bi 25 dk daha bekledik. Doktor bey geldi. Kontrol etti. 2 ay kadar daha dikkat edin dedi. Ben demiştim birlikte düştük diye bana gülerek sizde düşürmeyin.dedi. Bende gülerek olur dedim :) Cumartesi günü hanımköye gittik. Deplasmana yani... Sağolsun akrabalarım severler beni, bende onları tabiki... İnsan insanın aynasıdır sonuçta değil mi? Uzaktan tanışlar geldi pazar sabahında konuştuk muhabbet ettik. Güzeldi. Bol bol badem yedik. Pazar günü dönüş hazırlıkların yaptık. Güya erken gelecektik ama ancak gece 23:00'da eve sağ salim ulaşabildik. Nasıl olmuşsa bagaj hıncahınç dolmuş kendiliğinden. Siparişler bir yandan bizim malzemeler bir yandan kayınvalidenin hediyeleri biryandan derken bagaj çaka çaka doluvermişti. Ben bir iki malzeme çıkardıktan sonra pilim bitmişti. Şarjetmek için dinlenmem lazımdı. Gecede dinlenmek için allah vergisi bir nimetti. Bende hesabıma tahsis edilen bu nimetten faydalandım. Bagajdaki en son parçaları da bu akşam 19:00'da getirdim eve ve kurtuldum. Çok şükür... Çarşamba Allah nasip ederse yine yolculuk var. Bu kezde genç dimağlara mesleğimi tanıtcam. Vereceğim kişisel gelişim seminerlerine hazırlık babında :) Hayırlısı artık. Bu akşamlık yeter sanırsam bu kadar... Hoş ve mutlu kalın...

3 Mayıs 2012 Perşembe

GÜNAYDIN

Güzel bir bahar akşamından merhaba... Devamlı bloga girip bir şeyler yazma fırsatım olmuyor. Buna zaman ayırmam gerekiyor. En son görüştüğümüzden bu yana umarım iyiyizdir. Hayat önümüze sürekli bir şeyler koyup duruyor. BAzen güzel şeyler, bazen sevmediğimiz türden bişiler ama sürekli tercih etmemiz için seçenekler sunuyor. Bu seçenerklere karşı verdiğimiz tepkiler hayatımız oluyor. Güzel bir bahar akşamından neşeli bir bahar sabahına uyanmak dileği ile, Hoş ve mutlu kalalım... İnş.

26 Nisan 2012 Perşembe

DİLEKLER_KUTLAMALAR

Yeni yapmış olduğum yada başlamış olduğum bir kaç çalışma... Beğenmeniz dileği ile... Resimlerin üzerine sağ tuşla tıklayıp Resmi Kaydet seçeneği ile resimleri bilgisayarınıza kaydedebilirsiniz... Tüm hakları saklı maklı değil kullanım serbest :)

23 Nisan 2012 Pazartesi

Ömer Karaoğlu - Gece

Her dinlediğimde beni derinlerden etkileyen bir ezgi...

Ömer Karaoğlu - Gece
Dün gece gece ile söyleştim yine ben
Dün gece gece söyledi olacak olanı
Dedi bak şu koca dağlar
Adım Adım yürüyecek
Şu kabirlerde
Uyuyanlar dirilecek
Dedim ah dedim eyvah
Bize kim yardım edecek
Dedi Allah dedi Allah illallah
Dün gece gece ile söyleştim yine ben
Dün gece gece söyledi olacak olanı
Dedi bak şu açılan gözler
Endişeyle dikilecek
Analar bile bebeleri terkedecek

şiirin yazarını bilmiyorum...

22 Nisan 2012 Pazar

HAYIRLI GÜNLER

20 Nisan 2012 Cuma

BİR MUAYENEDE YAŞANANLAR

İyi veyahutta kötü, güzel yada çirkin, sağlıklı veya sağlıksız, belki düzenli belki düzensiz bir şekilde hayat devam edip gidiyor. Akıyor adeta parmaklarımızın arasından. Nedense engel olamıyoruz. Bir tepsi tutamıyoruz parmaklarımızdan akıp giden zamanı ve hayatı tutmak için.
Öyle yada böyle geçiyor.
Bizlere hayatın tortusu kalıyor. Buna kimisi tecrübe diyor, kimisi yediğimiz kazıkların toplamı, kimiside boşa geçen zaman.
Zamanı boşa geçirmekte, değerlendirmekte büyük noktada bize bağlı. Herkes hayata sıfırdan başlıyor. Onun ailesi, çevresi, okulu, arkadaşları, çalıştığı iş, görüştüğü dostları nasıl bir yaşam süreceğinin ipuçlarını taşıyor.
Geçen hafta Pazar günü annem rahatsızlandı ve acile götürdük. Doktor bir dizi testten sonra kroner yoğun bakımda yatmasına karar verdi. Bi şaşkınlık, bi endişe... İnsanın o an aklından kırk yıl düşünse geçmeyeceği şeyler geçiyor. Hani derler ya film şeridi gibi aynen öyle... İsteriksiz böyle son sürat geçiyor, beyin değerlendiriyor, düşünüyorsun. Ama bir çözüm yok. Doktorların söyleyeceği dudaklarının arasından çıkacak kelimelere bağlı. Tabir caizse ciğer bekleyen kedi gibi bakıyorsun doktora. Bari çürük ciğer atmasa bari diye. Bizim doktor bize çürük ciğer atmış olsada ne yapacağımızı söyledi ve gideceğimiz hastaneden randevu aldı. Sağolsun gittik güç bela, hastaneye çok iyi karşıladılar. Anjio oldu ve sonuç. Hiç bişi yok. NE kalpte nede kapakçıkta ve biz derin bir oh çektik.
Ama o oh anına kadar neler geçiyor insanın aklında. Neler düşünmüyor. Geçmiş, gelecek, söylenilen sözler, kırılan kalpler, kızmalar, gülmeler, şakalaşmalar...
Hayat kısa vesselam, sevdiklerimizin değerini bilelim, çünkü ne zaman yolculuk bilemiyoruz...
Uçağın kalkış saatini bilebiliriz belki, trenin, otobüsün. Ama ölüm ne zaman bilmiyoruz. O nedenle gelin sevdiklerimizi üzmeyelim ve hep onlara hakettikleri gibi sevgiyle yaklaşalım...
Sevgiyle kalın... Yazarken yarım kalmış bir yazı :)

İÇİMDEN GEÇENLER

Yeniden Merhaba, Yazmayalı epey bi zaman geçmiş. En son 14 Mart'ta yazmışım bugün 20 Nisan evet bir ayı aşkın bir zaman olmuş. Vakit o kadar hızlı ilerliyorki insan nereye yetişeceğine şaşırıyor. İşler mi çok, zamanın bereketi mi azaldı bir türlü anlayabilmiş değilim. Bence zamanın bereketi alındı elimizden. O kadar hızlı imkanlara sahipken ve istediğimize o kadar süratli ulaşabiliyorken bu zaman yetirememe işide nerden çıktı değil mi? YAz geldi geliyor derken geceleri oldukça soğuyor hava... Yazı herkes dört gözle bekliyor sanırım. Geçen hafta sonu bir sigara firmasının satıcısına dedim ki yaz gelince sigara satışı artıyor mu? Evet dedi abi hemen farkediyor. Şaşırdım, insanlar yazın daha çok sigara içiyor muş. Daha enerjik, daha coşkulu, daha bi böyle açık havada geçiereceği, yaşamı doyasıya iliklerinde hissedeceği bir mevsimde sigara satışları artıyor. Kim demiş insanlar kederden içiyor diye... Keyiften daha çok içiyor sanırım :) Zamanın değerini bilenlerden olmak dileğiyle...

14 Mart 2012 Çarşamba

GÜNAYDIN

Merhabalar,
Uzun zamandır yazmayı düşünmüştüm ama bir türlü fırsat bulamamıştım. Bu e-kart vesilesi ile sizlerle birlikte olmanın kıvancını yaşıyorum. Biliyorum ihmalkar davranıyorum. Hem blogtaki paylaşımlarım için hemde yazı yazma konusundaki azmimi geliştirmediğim için. Ama işte arada fırsat oluyor ve yazmak nasip oluyor.
Artık kış bitti, yazın muştusunu veriyor ilkbahar. Heryer bembeyazdı ve şimdi yeşilliğe bırakacak yerini...
Karşılamak için yazı bahara güzel davranmalı ve bu baharıda en iyi şekilde değerlendirmeliyiz...
Güzelliklerimiz daim olsun.

31 Ocak 2012 Salı

BAĞLAMA KURSU

Bağlama

Uzun zamandır açılmasını beklediğim bağlama kursu nihayet açıldı ve ben bir bağlama alarak kursa başladım. Aman Allahım bu kadar mı zor olur. PArmaklar bu kadar mı önemli ve hassas olmalı... Ölüyorum... 4 nota bile çalmaktan acizim olmaz böle bişi... Ama azimliyim bakalım :) Haziran 12'ye kadar öğrencekmişiz :)
la si fa do la fa si do böyle gidiyor ama birde bana sorun...

14 Ocak 2012 Cumartesi

YİNE YENİDEN

Uzun zamandır yazmayı düşünüp yazamadığımdan mıdır, yazmak istediğimden midir. Bilmiyorum gecenin bir vakti yazmak istedim. Aslında önce kağıda yazıp sonra bloga geçirmeyi planlamıştım ama şuan pek mümkün değil. O kadar uzun zaman geçtiki yazmayalı, bir şeyler paylaşmayalı...
Hayatımda pek bi değişiklik yok. Standart bir türk erkeği gibi rutin işlerim var. Evle iş arasında mekik dokuyup hayat halısının desenlerini oluşturuyorum.
Güzellikler sizlerle olsun umarım daha sık yazabilirim ve paylaşabilirim güzellikleri...

PaidVerts
my space statistics