28 Ağustos 2010 Cumartesi

AMASYA/BORABAY GÖLÜ


Ramazandan bir kaç hafta önce arkadaşlarla bir gezi düzenleyelim dedik. Programı yapan arkadaş Amasya ilinde bulunan Borabay Gölüne gidelim dedi ve program yapıldı. 3 araçla göle gittik. Göl arkadaşın demesine göre volkanik bir gölmüş oldukça yüksekte....

Giriş ücretli idi ve biz her araç başı 4.00 TL ödeyerek piknik alanına girdik. Gittiğimizde saat 9 felandı ve pek fazla kişi yoktu. Konaklayacağımız bir yer bulduk ve araçlarımızı park ettik. Burada kulube tarzı evler vardı ve kiralanarak kullanılabiliyordu. Bu evlerin gecesi 60.00 TL idi. Güzele benziyordu ama içini görmek nasip olmadı tabi, sonra öğrendik ki evler 5 kişilikmiş. Biz malzemeleri çıkarıyorduk ki görevli buraların kiralanmış olduğunu ve diğer piknik alanına gitmemiz gerektiğini söyledi ve bir arkadaş her ne kadar itiraz etsede paşa paşa yer aramaya başladık. Bu evlerden 100 mt kadar ilerde gölün kenarında bir yer bulduk ve malzemeleri indirdik. Gölde balıklar var ve resimlerde görüldüğü üzere çok güzel. Kimileri balık tutuyor, kimileri uyuyor, kimileri cümbür cemaat gelmiş top oynuyor. Çevre illerden sanki insanlar işi gücü bırakmış buraya gelmişler. Öğlene doğru ortam bi kalabalıklaştı ki sormayın adım atacak yer yok. Pişen yemeklerin kokuları karıştı birbirine. Bir kaç arkadaş yemekleri hazırlayıp çayı koyarken bizde gölün etrafını çevreleyen yürüyüş yolundan gezmeye başladık. Güzel bir yer. Ancak çok aşırı kalabalık ve piknik yapacak yer yok ne bilim yani masa felan koymamış belediye. Her çeşit malzemeyi alabileceğiniz dükkanlar mevcut. Hatta tuvalete bile gidebiliyorsunuz. Ancak 50 Kuruş verirseniz. O kadarda temiz bir ortam değil ama mecburen gidiyorsunuz. Doğal ortama katlı sağlamak istemezseniz tabi ki.

Piknik yapılan ortam biraz rahatsız edici idi. Çok kirli veya oturulamayacak durumda değildi ama daha temiz ve düzenli bir mekan olabilirdi. Herkes beğendiği yere oturuyordu. Hoş temizlik görevlileri vardı ama yinede yeterli gelmiyordu anlaşılan. Yada piknik için gelenler piknik yaptıkları yeri evleri gibi görmüyorlardı sanırım. Yemek artıklarını dahi oracığa boşaltıp gidenler oluyordu. İnsaf yani... Neyse devam edelim... Girişte restoran vardı ve birde mescit. Hoş mescidi görmek oldukça zor ama biraz bakınınca görülebiliyor en azından. Gölün etrafını dolaşan gezi yolunun güzergahında bulunan ve göle gelen suyun kaynağı olduğu anlaşılan derenin yanından geçerken burasının önceden daha dolu olduğu ve şuan yolun geçtiği yerlerin bataklık olduğu ancak şimdilerde milletin güzelce piknik yapabildiği bir alan idi.

Güzel, farklı ve verimli bir gündü. Arkasında bir kaç tebessüm ve asla unutulmayacak anılar bıraktı. Benim son aklıma gelenler ise belediyenin göle yeteri kadar önem vermediği idi. Bir daha gitmeyi düşünüyorum. Umarım gittiğimde daha temiz ve daha iyi bir ortam bulabiliriz.


23 Ağustos 2010 Pazartesi

WALLPAPER

RESİMLERİN ORJİNAL BOYUTLARI İÇİN ÜZERLERİNE TIKLAYINIZ...









ARZUHAL



Esselatü vesselamü aleyke Ya Rasulallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Habiballah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Şefiallah
Esselatü vesselamü aleyke Ya Resülüssekaleyn
Esselatü vesselamü aleyke Ya Rahmetellil Alemin
Ey Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili, ey kainatın göz bebeği, ey varlık nuru Efendim.
Bu mektubun vesilesiyle sana hitab edebilmek ne güzel. Sana sunabileceğim kelimeler muhabbetimi ifade edemez. Sana verebileceğim avuç avuç gözyaşlarım var sadece.
Ey Nurdan sevgili, tek tesellim, tek ümidim sana olan muhabbetim ve salavatlarım. Ne güzel, ne ferahlatıcı bir bağlantı kuruluyor bu selamlaşmalarda. Zerreler adedince salatü selam olsun sana, yıldızlar adedince salatu selam olsun sana, yağan yağmurlar adedince salatü selam olsun sana...
Zaman ve mekan uzaklığı senin için bir şey ifade etmese de senden bindörtyüzyıl sonra dünya gurbetindeki ümmetinden bir ferdim. Şu fani alemde o kadar yalnız ve garibim ki bana neşe veren senin izinde yürümek arzusu ve seninle buluşabilmek ümidi oldu. Ben seni görmeden inandım ve sevdim. Ashap seni birgün görmeden duramazken ben bu hasretle ne yapayım ey güzeller güzeli. Huda senden güzelini yaratmamış. Senden güzelini görmemiş gözler. Acaba bu güzelliğe dayanabilir mi sevginle rakikleşmesini istediğimiz kalplerimiz. Uhud dağından ahirzaman ümmetine gönderdiğin selamını aldım. Selamını gönlümün en mutena köşesine yerleştirdim. O selamdır bana değerimi hatırlatan. Şefaatçilerin şefaatçisinin ümmeti olmak ne güzel. Ne mutlu bize ki ayağının tozuyla arşı şereflendiren şerefli peygamberin, şerefli ümmetiyiz. Rabbim bizi bu şerefle yaşat, bu şerefle öldür, bu şerefle haşret. Halık-ı zülcelal senin sevginle onsekiz bin alemi yaratmış. Ya biz ne yapalım bu zenginlik karşısında. Adını arşta kendi adının yanına yazmış. Biz nereye yazalım adını? Verebileceğim, uğrunda feda edebileceğim bir canım var. Canım, bütün varım yoluna bin defa kurban olsun ey gönüller Sultanı. Ummanında kaybolduğum nursun Ya Resul.
Aşkında fani olduğum cansın Ya Resul.
Rahmetinle güldüğüm gülsün Ya Resul.
Firkatinle yandığım korsun Ya Resul.
Cennet yolumsun yoldaşımsın Ya Resul.
Damarlarımda dolaşan sevdamsın Ya Resul.
Andığım, kandığım, yandığım sensin Ya Resul.
Seni gören gözleri aradım kainatta. Güneşe baktım, aya baktım, yıldızlara baktım tek tek. Gülü bağrına basan şehirdeki kayalara baktım. Kadem-i şerifinle şereflenen Sevr’e baktım. Sağnak nur yağmurlarına tutulmuş Hira’ya baktım. Kainatın merkezi Kabe’ye baktım, baktım... Sana ait izleri bulmak istedim. Kalp gözüm simayı alini görmek istiyor Ya Resul.
Şundan eminim ki sana olan hasretim ne kadar büyürse ben sana o kadar yakınlaşıyorum. Sana olan muhabbetim o kadar büyüsün o kadar büyüsün ki bu sevgi atmosferi içinde benliğimi yitireyim. Ütün nefsani duygulardan uzaklaşayım. Senin gözünle bakayım dünyaya, seninle bütünleşeyim. Tut elimden Rabbime götür beni. Senin sevgin ruhum alınırken yanımda olsun. Münker ve Nekir’e cevap verecek dil olsun. Mahşer hararetindeki serinlik olsun. Sıratta refikim olsun. Ve bu sevgi beni sana cennette komşu eylesin. Rabbimden bir dileğim var. Sana olan muhabbetimi almasın gönlümden, Ya Şefiülmüznibin. Senden dileğim ise hasta kalplerimizin seninle şifa bulmasıdır. Senin dünya sofrasından elini çektiğin gibi “ahiret doygunluğu” istiyorum. Ey sevgililerin en sevgilisi, asırlardır deruni muhabbetle yazılan na’tlar, şemaili şerifler seni ne kadar anlatabilmiş bilmiyorum. Meğer ne zormuş senin mükerremliğin karşısında birşeyler yazabilmek.
Rabbim! Cüretkarlığımı bağışla, haddim olmayarak bu kalemi elime aldığım için lütfuna sığınıyorum. Can Peygamberim eminim seninle birgün buluşacağız. Senden rahmet nazarları istiyorum. Ben fakirim, garibim, ben sailim...
Kaynak : Bilinmiyor

10 Ağustos 2010 Salı

HAYIRLI RAMAZANLAR



Selamlar Efendim,
Şükür ki 11 ayın Sultanı Mübarek Ramazan'a eriştik...
Bunun için ne kadar şükretsek az...
Hep bahsedilir eski ramazanlar nerde kaldı diye, sanırım eski ramazanlar teknoloji ve iletişimin vermiş olduğu pervasızlığın altında kaldı.
Herşey insanla başladığı gibi yine herşey insanla bitiyor. Doğada veya toplumda bir değişim olacaksa önce insanda bir değişim olması gerekiyor. O nedenle eski ramazanları özleyenler öncelikle biz eski insanları özlüyoruz diyerek asıl özlenenleri belirtmeliler. Komşuluğun tütsüsünün her yanı sardığı, muhtaca yardım elinin uzatıldığı, düşenin kaldırıldığı, asık suratların değil sevecen tebessümlerin her yanı ısıttığı ramazanlar/dünya nerde kaldı demeliler...
Nerden peydah oldu küçük kız çocuklarına tecavüz edenler, annesini öldürenler, anneye anne, babaya baba, kardeşe kardeş demeyenler, düşene bir yumrukta sen vur diyenler, komşusu öldüğü halde 1 ay haberi olmayanlar nerden çıktı...
Cevabı hepimiz biliyoruz, içimizden pek tabiki... Bizim içimizden çıktı bunların hepsi, başka bir yerden ihraç etmedik onları. Onlar ya çocuklarımız, ya kardeşlerimiz, ya amcalarımız, yada arkadaşlarımızdı.
Onları ve ramazanlarımızı, dünyamızı bu kirlenmişlikten kurtarmak elimizde. Nasıl bir dünyada yaşamak istiyorsak o yolda mücadele etmeli ve bu uğurda çalışmalıyız.
Ramazan bir başlangıç olsun ve gönüllere nur doğsun...
Ramazanımız Kutlu ve Mübarek olsun...

PaidVerts
my space statistics