17 Şubat 2011 Perşembe

GİDERKEN BANA BİRŞEYLER SÖYLE

Son zamanlarda okumuş olduğum bir kitap. Çok faydalandım. Psikoloji konusunda yazılmış ve ölümle ilgili ilginç tespitleri var.
Kitaptan bir kaç alıntı;
"Dürüst ve erdemli davranışlar ahlakın ta kendisidir."

"Hayran olmakla sevilmeyi karıştırıyoruz."

"Bir ilişkinin olmazsa olmazı o ilişkiye özen göstermektir. Bu özen kendimizle kurduğumuz ilişkiden başlar, çocuklarımıza, eşimize, akrabalarımıza sonra da diğer insanlara ve varlıklara doğru uzanır."




Bir ilişkiye ilgi duymanın asgari şartı ilişki kurulan varlığı olabildiğince tanımaktır. Aşkın zayıflığı da işte tam buradan gelir. Aşk bir ilişkiden ziyade yoğun hislerin yaşandığı bir haldir. Sevgiye dayalı bir ilişkinin en büyük üstünlüğü özen, ilgi ve tanımadır. Tanımak ne yüze bir erdemdir. Bir insanı sevmek acısıyla ilgilenmektir. Sevgi bir ilişkidir. Yalnızca bir his değil. Sevdiğin kişinin tüm varlığıyla, gelişimiyle ilgilenmektir. Onun varoluşsal açmazlarına, hüzünlerine, endişelerine ilgi duymaktır. İnsana özen göstermenin olmazsa olmazı ise onu dinlemektir. Dinlemek, dinlemek, dinlemek. İlgilenmek aktif bir eylemdir. İlişkiye özen göstermenin diğer asgari şartları da insanları hor görmemek, aşağılamamak, insan haysiyetini korumak, kasti olarak bedensel ve duygusal bir acıya maruz bırakmamak, kimsenin maneviyatına saldırmamak, iradesini kırmaya çalışmamak, kendine bağımlı hale getirmemek, hatırını kırarım yada değişik çeşitli nedenlerle uyarma görevini ihmal etmemektir. Çünkü yanlış yaptığını bildiğin bir insanı üzmek, onun bir yanlışı yapmasına izin vermekten daha iyidir. Ahlaki bir zemini olmayan ilişki sağlıklı, sahici ve samimi bir ilişki değildir. Modern zamanlarda unuttuklarımızdan biri de bu. Hislere odaklanıp, asıl değerli olanı, her ilişkinin bir ahlaki zemininin olması gerektiğini unutuyoruz. İnsanlar artık hisleriyle ve bu hislerin verdiği hazla oyalanıyorlar. İki insan arasında yaşananın iyi bir ilişki olduğunun göstergeleri:
1- İyi bir ilişki insana dünyadaki varlığının değerli olduğunu hissettirir, güven verir.
2- İyi bir ilişki kişiye zaaflarını, zayıflıklarını, açmazlarını, kusurlarını fark ettirir, içe bakmayı sağlar.
3- İyi bir ilişki iki tarafı da geliştirir.
4- Ve eğer bir ilişki ebediyete, sonsuzluğa kapı açabiliyorsa o çok iyi bir ilişkidir.




Varoluşuna tanıklık edecek bir çift göz olayım. Bir çift gözüm sende olan bitenin kaydını tutuyor. Bir çift gözle senin öykünü gözlemleyeyim, okuyayım ve hatta onaylayayım. Varlığımı ispatlamak için sana muhtacım.

11 Şubat 2011 Cuma

ADA


Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış: Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi, adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü, mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk, yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et!"
"Sana yardım edemem Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk, yardım istemiş: "Üzüntü, seninle geleyim..."
"Off, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var." Mutluluk da Aşk'ın yanından geçmiş ama o kadar mutluymuş ki, Aşk'ın çağrısını duymamış. Aşk, birden bir ses duymuş:
"Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..." Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş. Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki kendini onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında, Aşk'a yardım eden, yoluna devam etmiş. Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk, Bilgi'ye sormuş:
"Bana yardım eden kimdi?"
"O, Zaman'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir..."
Alıntı

4 Şubat 2011 Cuma

KENAR MAHALLE



Bir profesör, sosyoloji sınıfındaki öğrencilerini Baltimore şehrinin kenar mahallelerine göndermiş ve o bölgede yasayan 200 erkek çocuğunun durumlarını araştırmalarını ve her bir çocuğun geleceği hakkında bir
değerlendirme yapmalarını istemişti. Öğrenciler hemen hepsi bu çocukların gelecekte hiçbir şanslarının olmadığını dile getirmişlerdi.
Bundan tam yirmi beş yıl sonra bir başka sosyoloji profesörü tesadüfen bu çalışmayı buldu ve öğrencilerinden bu projeyi sürdürmelerini ve ayni çocuklara ne olduğunu araştırmalarını istedi. Öğrenciler, o bölgeden taşınan ya da ölen 20 çocuk dışındaki 180 çocuktan 176'sinin olağanüstü bir başarı gösterip, avukat, doktor ya da işadamı olduklarını ortaya çıkardılar.
Profesör çok etkilenmişti ve bu konuyu izlemeye karar verdi. Birer yetiksin olan o çocukların hepsi o bölgede yaşadıkları için, her biriyle buluşma şansı oldu. "O koşullarda nasıl bu kadar başarılı oldunuz?" sorusuna verdikleri cevap hep ayniydi: "Mahalle okulunda bir öğretmenimiz vardı. Onun sayesinde."
Profesör, bu öğretmeni çok merak etmişti. Hala hayatta olduğunu öğrendiği yaşlı öğretmenin izini bulması zor olmadı. Kendisini ziyaret etmek için evine kadar gitti. Karşısında yılların yüzüne eklediği kırışıklıklara
rağmen hala dinç duran bir yaşlı kadın buldu. Merakla yaşlı kadına bu çocukları kenar mahallelerden kurtarıp, başarılı birer yetişkin olmalarını sağlamak için kullandığı sihirli formülün ne olduğunu sordu. Yaşlı
öğretmenin gözleri parladı ve dudaklarının kenarında bir gülümseme belirdi: "Çok basit" dedi, "Ben o çocukları çok sevdim."
Alıntı

3 Şubat 2011 Perşembe

NEME LAZIM, NENE LAZIM



İnsanı değerlendiren ve yükselten mes'uliyet duygusudur. Bu duyguyu, bu sorumluluk anlayışını yitiren ve bitiren fert de, toplum da, yiter, biter, gider. Onun için kimse, "Neme lazım, neme gerek!", "Gemisini kurtaran kaptandır", "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" diyemez.
Bizim yolumuz hak yolu, davamız hakkı tutup kaldırmak, hedefimiz de gözlerimizi açıp-kapayıp Allah'ın rızasını araştırmaktır. Bu¬nun için sorumluluk duygusuyla hayatımızı disipline edip, çalışıp, çırpınmak zorundayız.
Büyük İslam âlimlerinden Yahya Efendi ile Kanuni Sultan Süleyman süt kardeştirler. Yahya Efendi, duası makbul keramet ehli bir zattır.
Birgün Kanuni, Osmanlı'nın sonunun nasıl olacağını merak eder ve Yahya Efendi'ye şun-ları yazarak sorar:
'"-Ağabey, sen ilahi sırlara vâkıfsın. Kerem eyle de, biz Osmanoğullarının akibetinin nasıl olacağını haber ver."
Soruyu okuyan Yahya Efendi, bir kâğıda:
"-Kardeşim, "neme gerek" yazar ve padişaha gönderir.
Cevabı okuyan Kanuni, hayretler içinde kalır. Hemen kayığa biner ve Yahya Efendi'nin, bugünkü Yıldız Parkı'nın yanında bulunan dergâhına gider.
Soru sorup da cevap alamamanın üzüntüsüyle:
"-Ağabey, bu ne iştir? Sualimize cevap vermediniz. Yoksa bir kusur mu işledik? der.
Yahya Efendi:
"-Biz cevap verdik, der. Ancak bunu sizin anlayamamanıza şaşarız." Kanuni:
''-Nasıl cevap verdiniz?' Yahya Efendi:
"-Kardeşim! Bir devlette haksızlık ve zulüm yayılır, bunu işitip görenler de, "neme ge¬rek!" derlerse, mani olmazlarsa; bir koyunu kurt değil de, çoban yerse, bunu bilenler de hakikati söylemezse; fakirlerin, muhtaçların, gariplerin feryadı göklere çıkıp bunlan taşlardan başkası işitmezse, işte o zaman neslinin yok olmasını bekle! Hazineler boşalır, asker itaat etmez, işte o zaman yok olmak zamanıdır.
Kanuni, Yahya Efendi'den hayır dualarını ister ve işittiklerinin hüznü ile oradan ayrılır.
"Neme gerek!" diyenlere, hakettiği gereksiz insan muamelesi yapılır.
Bir de neme lazımla yetinmeyip, nene lazımcılar var!
Bir düşünür "Neme lazımcıları artık seviyorum" der.
Bunu duyanlar, Nasıl olur? Sizin en çok kızdıklannız arasında değil miydi, bu neme lazımcı kokmaz bulaşmazlar."
Bu soruya düşünürün cevabı ilginçtir.
"Efendim, şimdi ortaya çıkan "nene lazımcılar", nemelazımcıları mumla aratıyorlar."
Gerçekten, nemelazımla yetinmeyip, hastalığı başkalarına bulaştırmaya çalışan nenelazımcılar, adeta moral bozmak, milletin şevkini kırmak, hizmetleri engellemek görevlileri gibidirler.
Nemelazımcılar da, nenelazımcılar da çalışan, şuurlu insanları kendilerine benzetmeye çalışırlar.
Aman dikkat..
Ribat Degtisi / H. Atatay

Biz bunların hangisiyiz acaba? Neme lazımcılardan mıyız, Nene lazımcılardan mı? Yoksa üzerine düşen görevi yerine getirenlerden ve kötü örneklerden olmayanlar mı?

PaidVerts
my space statistics