18 Kasım 2009 Çarşamba

GENÇ ARABESK - GİDECEĞİM

15 Kasım 2009 Pazar

SÖZÜN ON YASAĞI


1. İnsanlara güven duygusu vermek istiyorsanız yalan ve eksik bilgi ile konuşmayınız.
2. Çenesi düşük diye anılmak ve dostlarınızı kaybetmek istemiyorsanız gevezelikten sakınınız.
3. Kendinizi yinelemek yerine yenilemeyi tercih ediyorsanız söz kalabalığından kaçınıp az ve öz konuşunuz.
4. Sözünüzün tesirli olmasını istiyorsanız bilgiçlik, kendini beğenmişlik ve yapmacıklıktan uzak durunuz. (Sen Nehri ne siz nehri demeyiniz)
5. Konuşurken saygı görmek istiyorsanız başkalarının sözlerine saygı duyunuz ve asla muhatabınızın sözünü kesmeyiniz.
6. Düşman edinmek istemiyorsanız dedikoduyu terk ediniz.
7. Patavatsız lakabını almak istemiyorsanız sözü düşünerek söyleyiniz ve çam devirmemeye dikkat ediniz. (Yinede pot kırarsanız tevil ile tamire kalkışmayınız, hemen özür dileyiniz)
8. İleride psikiyatrik tedavi görmek yahut riyazete çekilmek istemiyorsanız eksik aramaktan ve övünmekten vazgeçiniz.
9. Kişilik probleminiz yoksa başkalarıyla alay etmeyiniz ve şakalarınızda ölçüyü kaçırmayınız.
10. İtibar görmek istiyorsanız asla argo konuşmayınız, abartılı tevazu ve iltifatlarda bulunmayınız.
İskender Pala

SÖZÜN ON EMRİ


Uzun bir süredir değerli okuyucularımızdan "konuşma" üzerine mektuplar alıyoruz.

Hemen pek çoğunun muhtevası "Nasıl güzel ve etkili konuşabilirim?" sorusuyla özetlenebilecek bu mektuplara topyekûn cevap vermiş olmak için bir araştırma yaptık. İtiraf etmeliyiz ki, bu konuya tahsis edilmiş kitapları incelerken biz de zaman zaman konuşma hataları yaptığımızın farkına vardık.

Konuşmayla ilgili öneriler genelde iki ana başlık altında tasnif edilmiş. Biz bunlardan yapılması tavsiye edilenleri bugün; yapılmaması gerekenleri de bir sonraki yazımızda saymaya çalışacağız.

Bilindiği gibi sosyal bir varlık olan kişioğlunu mahlukat içinde seçkin yapan özelliklerin başında konuşma gelir. Eski filozoflar insan için hayvan’ı nâtık (konuşan hayvan) derler. Gerçekten de çevremizle ilişki kurmamızı sağlayan, bizi iyi-kötü, başarılı-başarısız, seçkin--alelade yapan en önemli özellik sözdür. Sözün insan hayatındaki önem ve değeri bilindiği içindir ki tarih boyunca insanın güzel konuşmasıyla ilgili pek çok kurallar ortaya konulmuş; zemin ve zamana uygun söz söylemek, başarının ilk şartı sayılmıştır.

Söz söylerken insanın dikkat etmesi gereken bazı kurallar vardır ki sözü güzelleştirir, etkili, anlaşılır, açık ve akıcı kılar. Eskilerin beliğ söz dedikleri düzgün ve etkili konuşma biçimine ilişkin pek çok kaide çıkartılmış, düşünürler, alimler, dilciler ve sözü dinlenir kişiler tarafından insanlara tavsiye olunmuştur. Biz bu tür kaynaklardan süzerek sizin için sözün ilk on emrini derledik. Bunlar sözünüze hüsn ü ân katacaktır.

1. Açık ve anlaşılır cümleler kurunuz. Bunun için çok okumak ve dilin kurallarını bilmek lazımdır.

2. Az ve öz söyleyiniz. Bundaki başarı geniş birikim sahibi olmakla alakalıdır.

3. İstenmediği müddetçe öğüt vermeyiniz, fikriniz sorulmadan başkalarını yönlendirmeye kalkmayınız. Bu dahi tecrübe ve olgunluk ister.

4. Başkalarının ardından kötü konuşmayınız, konuşanı nazikçe uyarınız. Bu bir mertlik ve dürüstlük alametidir.

5. Kendinizden söz etmeyiniz. Bu, tevazu ve zarafeti gösterir.

6. Fikirlere karşı hoşgörülü olunuz; yanlışlığını kesin olarak bildiğiniz düşünceleri bile önce dinleyip nezaket dairesinde aksini anlatınız. Bunun için birikim şarttır.

7. Yüksek sesle tartışmayınız, sözlerinizde yumuşaklık olsun ve öfkeden uzak durunuz. Bu sizin kendinize hakimiyetinizi gösterir.

8. Muhatabınız kim olursa olsun, ona değer verdiğinizi gösteriniz ve layık oldukları ölçüde davranınız. Ne dalkavukluk ediniz, ne küçümseyiniz. Bunu başarmak sözünüze ve kişiliğinize değer katacaktır.

9. Nezaket kelimelerini sık kullanınız. "Lütfen, izin verirseniz, mahzuru yoksa, meseleye bir de şu açıdan baksak" gibi sözlerin sizi sempatik ve ilgi çekici yapacağını unutmayınız.

10. Muhatabınızı can kulağı ile dinleyiniz, daima yüzüne bakınız, yapmacık jest ve mimiklerden kaçınınız, yeri geldiğinde muhatabınıza nükte ile cevap veriniz; ama asla "Anladın mı? Öyle değil mi? Tamam mı? Şimdi oldu mu?" gibi sorular yahut "şey, yani, hımm, efendim, falan, filan, eee, aaa" gibi anlamsız kelimeleri sık tekrar etmeyiniz.
İSKENDER PALA /24 Mart 1998, Salı

ALIŞKANLIK


Gitgide alışıyorum sana.... Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; taze bir nefes gibi ciğerlerime doluyorsun... Durmadan başım dönüyor ve beynim sızlıyor verdiğin hazdan... Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim... Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır... Fakat şimdi sana alışıyorum... Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. Yalnız içimde garip bir korku var. Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum... Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum... Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...
Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan
pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı... Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp
emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni... Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.
Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim... "Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün... Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin, o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!
İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum... Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi. Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım. Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum.
Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş ve sevmeyi bilememiş olduğumu kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.
Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor... Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa seni görecekler içimde... Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun?
Aynı bardakta karışmış iki suyuz. İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan. Her yerde iki olduğumuz için bir bütün haline geliyoruz durmadan...
Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni... Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden...
Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor... Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri... Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum... Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...
Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.... Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum... Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun.
Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz, bir gün bulutların üstünde... Uzun süren bir baygınlık sonrasının
o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim... Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman seninle vardığım yüksekliğe erişemez...
Açılmış bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil... Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi.Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz.
Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde. Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu. Alev almayan bir yerimiz kalmadı. Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor. Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık. Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum. Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.
Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız.. Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde
bizden güçlüsü olmayacak! En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle... Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.
Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...
Ümit Yaşar OĞUZCAN

PaidVerts
my space statistics