19 Ocak 2010 Salı

EMANET


Kökler, en iyi, en sadık dost toprağa; toprak, yüreğinden kopup her şekle bürünen ağaca; ağaç, tüm yataylara inat yıkılmadan duran dallara; dallar, havanın ve suyun lezzetiyle yeşermiş yapraklara; yaprak, narin ve nazik yaşamını kutsayan bir sufi gibi eğilen meyvelere; meyve, ruhunun güzelliklerini hayatıyla feda eden çiçeğe emanet…

Çiçek, kıymetini yitirmeyen bir mekâna; gövde, kırmayan ve incitmeyen nezih bir ele; el, dokunduğu zarafete ihanet etmeyen hisse; gül, gökkuşağının rengine belenmiş gözyaşına ve tere, hercai güzellikler, göç etmeyen bir iltifata emanet…

“Eller”, kanayan bir yaranın heyecanıyla titrek parmaklara; diller, sadece hayır söyleyip üzmeyen, ümitlendiren titrek ama kendinden emin dudaklara; yürekler, zemherinin soğuğundan etkilenmemiş, kıpır kıpır mutluluk pompalayan engin bir ruha; hayat, gerçekleri özünde saklayan, hakikati barındıran, kevseri hatırlatan, düşününce ağlatan nutfeye emanet…

Yüzler, hakikatin ziyasına belenmiş ve onla beslenmiş nura; sözler, gerektiğinde bir çığlık, gerektiğinde bir isyan, gerektiğinde, bir yakarış aramış bir muhataba; hisler, yanıcı ve yanıltıcı olmayan bir turnusol kağıdı gibi dosdoğru tene; gizler, ser verip sır vermeyen, yok olmayı varlıkla eşdeğer kılan bir izana emanet…

Kuşlar, özgürlüğün ilk habercisi güçlü kanatlara; kışlar, hijyenin ve baharın atmosferine seyyah dengeye; düşler, tamamen hapsedilememiş derin bir alamet taşıyan bilinçaltına; yaşlar, ruhun ve kalbin tüm kirlerini anında arındıran bir sebebe emanet…

Yaşam, varlık ve yokluk ötesi, sırat evveli ince bir çizgiye; gelecek, inadına ve sürekli olarak akan ebede; anlar, yaşamın her anını yansıtan, her türlü rengi aynı potada eritmiş mutlu karelere; yıllar, bir ağaç gölgesindeki kadar kısacık bir zamana; geçmiş, tekerrürün tekrarına gerek duymayan ölüme; ölüm, kimine düğün, kimine hüzün görünen mezara; aylar, topyekün bir isyana hazırlanan bedevi hazana emanet…

Dostluk, hayatın her karesini kuşatan mutluluk bestesi bir cana; sevgili, iltifatın ve ikramın en son raddesini hak eden, hayatın kaynağı, kalbin usaresi, beynin ve kalbin pozitif enerji pompalamasına neden olan bir canana; canlar, küllerin ve güllerin serseri rüzgârlarla terki vatan eylemediği, insanın en mukaddes yaratık kabul edildiği, “birbirinin kurdu” değil, birbirlerinin derdiyle hemhal olan bir vatana emanet.
-Nelerin esiri olduğunu bilen, hürriyetin eşiğindedir.
Zekeriya Elifoğlu - Sana Yazdım

0 yorum:

Yorum Gönder

PaidVerts
my space statistics